Güzel Sanatlar Fakültesi - gsf@gelisim.edu.tr


 Tarih Öncesinden Günümüze Geniş Bir Dönemi Kapsayan Sanat ve Tasarım Tarihi Dersinin Önemi ve İşlenişi

İstanbul Gelişim Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi İletişim ve Tasarımı Bölümü Sanat Tarihçisi/Dr. Öğr. Üyesi Çağlayan Hergül, Sanat ve Tasarım Tarihi dersinin önemi ve işlenişi konusunu değerlendirdi.
Güzel Sanatlar Fakültelerinin önemli bir teorik dersi olan “Sanat ve Tasarım Tarihi” dersi İstanbul Gelişim Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi bünyesinde 1. sınıflar için zorunlu bir derstir. Bölümlerine yeni başlayan öğrenciler, insanlığın ilk sanat etkinliklerinden başlayarak günümüz modern sanatını da kapsayan bilgi birikimini bu dersle elde etmektedirler. İlk teorik adıma “Sanat nedir?” sorusuyla başlanır. Görsel deneyime ise mağara duvar resimlerinden başlanır ve insanlığın geçirdiği sanat dönemleri anlatılarak öğrencilerin birikimleri ve görsel vizyonları geliştirilir. Bu bağlamda İstanbul Gelişim Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi İletişim ve Tasarımı Bölümü Sanat Tarihçisi Dr.Öğr.Üyesi Çağlayan Hergül Sanat ve Tasarım Tarihi dersinin önemi ve işlenişi konusunda değerlendirmelerde bulundu:

“20. yüzyılın başları modern sanatın şekillenişine şahit olmuş bir dönemdir. Bu döneme kadar klasik figürün doğrudan yansıtılmasına dayanan imaj dünyası, figürü veya nesneyi kavrama yoluna giderek şimdiye kadar sanatın ifade edemediği yeni bir çığıra yerini bırakmıştır. Ne ilginçtir ki Hanri Matisse, Pablo Picasso, Vasiliy Kandinsky gibi daha birçok sanatçı “İlkel (Primitif) Sanat” kavramını çevresinde modern sanatı yönlendirmişlerdir. İşte bir önce bahsettiğim sanatçıların ilkelin ve bununla birlikte özün arayışı faaliyetleri bizi sanatın tarihine götürmektedir. Bu perspektiften baktığımızda “Sanat ve Tasarım Tarihi” dersimizin önemi burada yer almaktadır: Belleği sorgulamak ve yeni bir bellek yaratmak. Bu sanatsal belleğin oluşumuna tanık olmak ve bunu analiz edebilmek. Bir örnek vermek gerekirse, “boğa” figürü belki de buna en uygunudur. Mağara duvarlarından başlayıp Picasso’ya kadar uzanan bir mitolojik figür olan boğa figürünün görsel serüveni Sanat Tarihinde yatmaktadır. Sadece tek bir figürün analizini dahi yapabilmenin altında “Sanat ve Tasarım Tarihi” dersinin önemi yatmaktadır. Bir güzel sanatlar fakültesi öğrencisi açısından bu analizi yapabilmenin belki de en önemli kazanımı ilham alabilmek ve kendindeki cevheri keşfedebilmektir.

“Sanat ve Tasarım Tarihi” dersimizin önemi konusu bir yana, bu dersimizde değerli öğrencilerimize insanoğlunun bin yıllara yayılmış bu sanat etkinliğini nasıl aktarıyoruz? Burada görsel materyal devreye giriyor. Öğrencilerimize mümkün olduğu kadar fazla görsel materyal sunmaya çalışıyoruz. Zaten sanat tarihini de diğer sosyal bilimlerden ayrıştıran en temel konu da budur. Diğer yandan İç Mimari, İç Mimari ve Çevre Tasarımı, Grafik, İletişim ve Tasarımı, Gastronomi ve Mutfak Sanatları bölümlerinden oluşan sanatın uygulandığı çok çeşitli bir öğrenci kitlesi bulunuyor. O nedenle bir Rönesans veya Rokoko yemek şölenini canlandıran bir eseri Gastronomi ve Mutfak Sanatları öğrencileriyle daha uzun analiz ediyoruz. Aynı resimleri dönemin mimarisi üzerine ilgili bölüm öğrencileriyle daha yoğun işliyoruz. Diğer yandan eğitim süresinde geriye dönüşler, hatırlamalar yapıyoruz. ‘Antik Roma Sanatının kaynağında Antik Yunan kültürünü neden görüyoruz? Rönesans neden Antik Yunan ve Roma kültürünü yeniden gün yüzüne çıkartıyor?’ gibi sorularımız belleğimizi dersimizle ilgili canlı da tutuyor. Bunların yanı sıra mümkün olduğunca tarih, bilim tarihi, felsefe gibi farklı disiplinlerden faydalanarak dersimizi daha yaşanabilir kılıyoruz. Çünkü dönemi sadece sanat eserleri üzerinden okumak mümkün değil. Kolektif bir oluşum var her dönem için. Örneğin Sürrealizmi sadece Salvador Dali üzerinden okumak zayıf kalacaktır. Ancak Sürrealizmi oluşturan kolektif hafızada Psikoloji, Nöroloji, Siyaset Tarihi, Bilim Tarihi gibi daha birçok konu yanında sanat akımlarının da etkileşimi yer alıyor. Dolayısıyla bu enstrümanları mümkün olduğunca kullanarak öğrencilerimizin belleğinde kalıcılık yapmaya çalışıyoruz. Bunun birlikte bu şekilde çok yönlü bir anlatım ders sırasında yaşanmışlık izlenimi bırakarak öğrencide bilginin ve özellikle görsel imgenin kalıcılığını sağlıyor. Bu yaşanmışlığa bir örneğim de müzik. Anlattığım her bir döneme özgü bir müzikle derse başlamak oldukça iyi bir etki bırakıyor. “Peki ben bu müziği neden çaldım? (Örn.) çünkü “Velvet Undergraund and Nico” müzik grubunu dünyaya Andy Warhol tanıttı.” şeklinde bir anlatım Pop Art ve Andy Warhol’un hafızada yer etmesini daha kolaylaştırıyor çünkü müzik o anda duyuların daha keskinleşmesini sağlayarak duyguları kişiye göre ayrı yaşatıyor. Bu durum karşılıklı etkileşimi canlandırarak derse katılımı da arttırıyor.”



Las Manos Mağarası, Arjantini, M.Ö. 13.000-9000




Picasso, Ağlayan Kadın, 1937




Andy Warhol, Marilynler, 1964


Haberler

Tüm Haberler