İstanbul Gelişim Üniversitesi (İGÜ), Güzel Sanatlar Fakültesi (GSF), Radyo Televizyon ve Sinema Bölümü öğrencilerinden Oğuzhan Işık’ın yönetmenliğini üstlendiği Alakasız ve Melis Çevik ile Orhan Kerem Kartal’ın yönetmenliğini üstlendikleri Famn kısa filmleri Amerika’da düzenlenen NanoCon Uluslararası Film Festivali’nde gösterilecek.
Radyo Televizyon ve Sinema Bölümü mezun öğrencilerinden Oğuzhan Işık’ın yönetmenliğini üstlendiği Alakasız ve dördüncü sınıf öğrencilerinden Melis Çevik ile Orhan Kerem Kartal’ın yönetmenliğini üstlendikleri Famn kısa filmleri Amerika’da düzenlenen NanoCon Uluslararası Film Festivali’nde gösterilmeye hak kazandı.
Mezuniyet Projesi İle Festivalde!
Oğuzhan Işık, mezuniyet projesi olarak çekimlerini gerçekleştirdiği Alakasız kısa filmi ile festivalin gösterim seçkisinde yer almayı başardı. Bir köyde, yaşamın kaçınılmaz çürümesine karşı direnmeye çalışan üç yalnız karakterin hikâyesini anlatan Alakasız kısa filmi, farklı hayatların kesişiminde oluşan içsel çatışmalara odaklanıyor. Dr. Ahmet, köye atanmış bir psikiyatrist olarak modern bilimsel yöntemlerle köylülerin sorunlarını çözmeye çalışsa da, geleneksel inançlarla karşı karşıya kalıyor. Emine ise evliliğin getirdiği şiddet ve yalnızlık içinde çıkış ararken, her gün daha derin bir çaresizliğe sürükleniyor. Babasız büyüyen küçük Ayşe ise, satranç tutkusu üzerinden yalnızlığını ve hayallerini seyirciye hissettiriyor. Karakterlerin farklı yönlerden sürüklendiği bu yaşam parçaları, izleyiciye döngüsel bir hayatta sıkışmışlık duygusunu aktarıyor. Yönetmen, filmde insanın varoluşsal arayışlarını, köy atmosferinin çarpıcı gerçekçiliğiyle buluşturuyor.
Deneysel Projeleri Festivalde Gösterilecek!
Gerçeklik ve rüyaların iç içe geçtiği anlatımıyla dikkat çeken Melis Çevik ve Orhan Kerem Kartal’ın yönettiği Famn, izleyiciyi belirsizliklerle dolu, düşsel bir atmosferin içine davet ediyor. Film, genç bir kadın ve erkeğin gündelik hayatlarından sahnelerle açılıyor. Sahilde, metroda, sokakta ve bir banyoda paylaştıkları anılar, bozuk görüntüler eşliğinde ekrana yansırken, rüya ile gerçek arasındaki sınır giderek bulanıklaşıyor. Kadının, anılarının sıradan bir hatıraya dönüşmesini istemediğini dile getirmesi ve erkeğin ona sevgiyle karşılık vermesi, hikâyenin merkezindeki özlem temasını öne çıkarıyor. Ancak film ilerledikçe atmosfer giderek kararıyor. Huzursuz edici bir frekans sesi eşliğinde kadının, naylon poşetlerle kaplı bir odada geçmişten kalan fotoğrafları bulması, anlatıya gerilim ve gizem katıyor. Bu odada gözleri kapalı yatan erkeğin varlığı, izleyiciyi gerçek ile yanılsama arasındaki sınırda bırakıyor. Finalde bir küçük kızın dış sesi, rüyaların kaydedilebilir olup olmayacağını sorgulayan şu soruyla yankılanıyor: “Rüyalar kaydedilebilse, onları tekrar tekrar yaşar mıydık?” Böylece “Famn”, izleyiciyi anıların kalıcılığı, geçmişe tutunma isteği ve rüya-gerçek arasındaki silik çizgi üzerine düşündürerek sona eriyor.
Festivalde filmleri ile yer alacak öğrencilerimizi tebrik eder, başarılarının devamını dileriz.