Doç. Dr. Murat Doğan’dan bir başarı daha!
Fakültemiz öğretim üyelerinden Murat Doğan Gıda Mühendisliğine ek olarak Turizm – Gastronomi ve Mutfak Sanatları alanında da Doçentlik unvanı aldı.
Zeynep Abacı tuval üzerine karışık teknikle oluşturduğu çalışmalarını, mekân ve bellek ilişkisi ışığında False Memory kavramıyla ilişkilendiriyor. ‘Hatırlamaya çalıştığımız her anın bir öncekinin bozuk bir fotokopisi’ olduğu görüşüne paralel olarak ürettiği çalışmalar, sanatçının otobiyografik belleğinde yer alan tanıdık ama yabancı mekânları ve bu mekânların/anıların kurgusal dönüşümünü konu ediniyor.
Zeynep Abacı, ’False Memory’ sergi metninde şu ifadelere yer veriyor:
‘’Sahte anılarla gerçek anılar arasındaki fark, mücevherler ile aynıdır: Sahte olanlar her zaman daha gerçek, daha parlak gözükür.’’ S.Dali
‘Bazen boş bir koltuk, bazen bir ağacın gövdesi, çekmeceye gizlediklerimiz, bir koku ya da ses... bizi anılarımızın mekânına götürür. Belleğin, deneyimleri saklı olduğu yerden ortaya çıkarma sürecinin doğrudan mekânla ilgili olduğu düşünülür. Anıların imgeleri mekânla ortaya çıkarken, hatırlanan ‘şeyler’ kendi evrimi içinde değişime uğrayarak şimdiye doğru akar. Öyle ki Huyssen, belleğin şimdiki zamanda yapılan kültürel bir kurgu olduğundan bahseder.
False Memory için bir çeşit ‘’Oradaydım!’’ demek mümkün. Bize aktarılan hikayelerle oluşturduğumuz kişisel tarihimiz/mitolojimiz ya da hiç hatırlamadığımız o fotoğraf kareleri, belleğimizde ‘Oradaydım!’ diyebileceğimiz birer sahte anıya dönüşebilir ve çoğu zaman bunun farkına bile varmayız. Anının gerçekliğine inanmak için bu kurguları birer mekâna yerleştiririz zihnimizde. Kimi zaman uyandığımda tüm detaylarını hatırladığım fakat hiç görmediğim bir ev/mekânda gezerken bulurum kendimi rüyalarımda... İmgelemden taşan bu yabancı ama tanıdık mekânlar, kurguya dayalı anılarımızın birer fotokopisidir belki de. Donna Bridge’e göre ‘’Bir anı, orijinal âna geri dönüp de yarattığımız eksiksiz bir fotoğraf gibi değildir. O ânın bozuk bir kopyasıdır. Anılarınız onları hatırladıkça zayıflar. Anı ironisinin en ilginç yanı; bir anıyı tekrar tekrar hatırlamaya çalıştığımız- da yaptığımız, aslında o anıyı son hatırladığımız ânı hatırlamaktır. Bu nedenle her seferinde bu hatırlama çabalarına sahte anılar dahil olabilir.’’ Hatırlamanın mekânsal olduğu düşünüldüğünde, kurguya dayalı sahte anıların da her defasında mekânı dönüştürdüğünü söylemek mümkün.
Çalışmalarımdaki kurgu tam da bu dönüşüme odaklanıyor. Bir tür hatırlama ânı söz konusu oluyor temsilde ve mekânın katmanları gibi figür de çoğalıyor. Perspektif değişiyor, ufuk çizgisi çoğalıyor, bir tekinsizlik hakim oluyor sahnenin geneline. Bu tekinsizliği, figürlerin izleyiciye sırtlarını dönmeleriyle ifade etmek mümkün. Canlı ve parlak renklerle kurguladığım resimler, bu tekinsizlik hissi ile çatışma halini yansıtıyor. Çoğalan figürlerden her biri, unutulmuş bir şimdiki zamanı gözlerken, zaman ve mekân içinde eriyip giden bir atmosferi sunuyor izleyiciye. Figürler ve mekân arasında espas yok denecek kadar az. Bu mesafesizlik, geçmişin şimdiki zamanla yer değiştirmesi şeklinde karşılık buluyor. Resimlerimdeki eriyen figürler ve mekânlar, geçmişin şimdiki zamana doğru olan yolculuğunu temsil ediyorlar.
Hafızanın kurguyla iç içe olduğu fikrine paralel olarak ele aldığım False Memory kavramı, serginin ana temasını oluşturuyor. Bu sergide otobiyografik belleğin temsilleri ile gerçek ve kurgu birbirine karışıyor. Deneyimlenen mekânlar ile sahte mekânlar/anılar iç içe geçiyor. Anılarımızı hatırlamaya çalıştığımız her an yeniden kurgulamaya başlıyoruz. Dolayısı ile bellekten ayrı düşünülemeyecek mekânı da her defasında dönüştürüyoruz. Bu yeniden hatırlama ve kurgulama anları, zihnimize sahte anılar olarak yansıyabiliyor. Hatırlamaya çalıştığımız her an, otobiyografik belleğimizin mekânlarını yeniden üretiyoruz. False Memory sergisi ‘hatırladıklarımızın ne kadarının kurgu ne kadarının gerçek’ olduğuyla ilgili olasılıklar üzerinde dururken izleyiciyi bu sorunun cevabını birlikte bulmaya davet ediyor.’