Doç. Dr. Murat Doğan’dan bir başarı daha!
Fakültemiz öğretim üyelerinden Murat Doğan Gıda Mühendisliğine ek olarak Turizm – Gastronomi ve Mutfak Sanatları alanında da Doçentlik unvanı aldı.
İstanbul Gelişim Üniversitesi (İGÜ) Güzel Sanatlar Fakültesi (GSF) Grafik Tasarımı Bölümü Araştırma Görevlisi Zeynep Abacı, disiplinlerin giriftleştiği günümüz pratiğinde Temel Sanat ve Tasarım Eğitimi’nin önemi hakkında görüşlerini paylaştı.
Disiplinlerin iç içe geçtiği günümüz pratiğinde Temel Sanat ve Tasarım eğitiminin rolü ve önemi büyüktür. Temel Sanat ve Tasarım eğitimi, güzel sanatlar ve mimarlık eğitimi veren fakültelerin ilgili bölümlerinin ilk ve ikinci yarıyıllarında verilen temel bir eğitimdir. Bu temel eğitim; öğrencinin, sanat ve tasarım yolculuğunda teorik ve uygulamalı olarak beslendiği, görsel algı ve becerilerini geliştirdiği, kompozisyon oluşturma ve oluşturduğu kompozisyonu yorumlama gibi yetilere sahip olduğu bir kazanım metodudur. Temel Sanat eğitimi bireyin görsel duyarlılığını artırdığı gibi, sosyal alışkanlıklarını ve yaratıcı düşünme becerisini geliştiren eğitim sistemlerinden biridir.
Temel Sanat eğitimi Itten’in Bauhaus’ta verdiği renk ve kompozisyon derslerine dayanmakta ve günümüzde hala kendisinin geliştirdiği renk teorileri kurumlar tarafından benimsenmektedir. Temel Sanat ve Tasarım eğitimi hızla görselleşen ve görsel okur yazarlığın önemini daha iyi kavradığımız bu zaman diliminde iletişimin temel taşlarını oluşturması ve sanat/tasarıma dair temel becerilerin kazanılması açısından önemli bir konumdadır. İki boyutlu ve üç boyutlu düzlemde temel tasarımın ilke ve elemanlarını belirli bir disiplin içinde düzenleme yetisi kazanma bu eğitimin temel çıktılarından biridir.
Bauhaus’ta Temel Sanat ve Tasarım Eğitimi
Bauhaus’ta dersler veren Johannes Itten ‘Vorkurs’ adını verdiği temel programın geliştiricisi ve uygulayıcısıdır. Söz konusu dersin üç ayrı amacı bulunmaktadır. İlk olarak; öğrencinin yaratıcı güçlerinin özgür bırakılması, ikincisi; öğrencinin hangi malzemelere yatkın olduğunun keşfi son olarak ise el sanatlarının temel yasaları ve tasarımın ilkeleri konusunda verilen eğitim.
Itten’in dersleri tıpkı Antik Yunan eğitim modelinde olduğu gibi bütünlükçü bir yaklaşımla; beden eğitimiyle başlar. Nefes ve beden egzersizleri, ritm ve hareket gibi tasarım ilkeleri konusunda farkındalık oluştururken öğrencinin kreatif yanının ortaya çıkarılması amaçlanır. Tek boyutlu bir eğitim modelinin reddedildiği Bauhaus’ta temel ilke ve elemanların, her disiplin içinde birbiriyle ilişkili yansıması bulunur.
Disiplinlerarası etkileşim tarihin her döneminde söz konusu olmuştur. Tarihsel süreç içinde sanat ve bilim aynı doğrultuda, birbiriyle iletişim içinde ilerlemiştir. Disiplinler, Teymur’a (2001: 271) göre iç içe gelişen melez olgulardır. Dolayısıyla bu durumun; bir bakıma sanatın ve bilimin aynı kaynaktan beslenmesi olarak karşılık bulduğu söylenebilir. Antik Yunan ve öncesinde farklı disiplinlerin birlikte ele alınması bu etkileşimin ilk örneklerini barındırması açısından önemlidir. Rönesans’taki bilimsel gelişmelerin sanattaki yansıması, sanatın kendi başına değerli ve evrende insanın önemini vurgulayan bir kavram haline gelmesi şeklinde karşılık bulur. (1)
20. yüzyılın başlarında hız kazanan teknolojik gelişmeler ve savaşların meydana getirdiği toplumsal ve ekonomik yıkımlar, sanat alanında yeni estetiksel arayışları kaçınılmaz kılmıştır. Alman mimar Walter Gropius, makine çağında sanatın ve sanatçının toplumdaki rolünü sorgulamaya başlamış, sanatın hayatın içine dahil edilmesi bağlamında Bauhaus okulunu kurmaya karar vermiştir. 1919 yılında kurulan Bauhaus, uygulamalı sanatlar ile güzel sanatlar arasındaki farkı ortadan kaldırarak her iki disiplini bir potada değerlendirmeyi düşünmüş ve bu iki disiplinin etkileşimine dayalı, faydalı nesneler üretme idealine uygun bir ortam hazırlamayı amaçlamıştır. (2)
19. yüzyıl romantizmiyle otonomluğunu ilan eden bilim ve sanat dalları gelişen teknoloji ve kitle iletişim araçlarından aldığı güçle günümüzde yeniden bir araya gelmeye ve girift bir yapıya dönüşmeye başlamıştır. Walter Gropius’un bütüncül yaklaşımına paralel olarak düşündüğümüzde Temel Sanat ve Tasarım eğitimi’nin yalnızca ilgili fakültelerin müfredatında yer almaktan öte gündelik yaşam deneyiminde görsel iletişim için en çok ihtiyaç duyduğumuz rehber niteliği taşıdığı söylenebilir. İletişimin ilk adımı görmedir. Berger’in dediği gibi insan görerek başlar ve görme eylemi; gördüğünü yorumlama, analiz etme, yeniden oluşturma gibi becerileri Temel Sanat ve Tasarım eğitimi sayesinde güçlendirmek mümkündür.
Hazırlayan: Arş. Gör. Zeynep Abacı
(1)Abacı, Zeynep. “Disiplinlerarası Etkileşim Bağlamında Castel’in Renk Klavyesi”. idil, 79 (2021 Mart): s. 408–420. )
(2)Abacı, Zeynep, '19. VE 20. YÜZYIL SANATINDA MÜZİĞİ ETKİLEYEN RESİM VE RESSAMLAR', MSGSÜ, Güzel Sanatlar Enstitüsü, 2016, s.10)