Güzel Sanatlar Fakültesi - gsf@gelisim.edu.tr


 Arş. Gör. Ayten Bengisu Cansever ile Akademik Kariyer ve Emerging Scholar Ödülü Üzerine Konuştuk!

İstanbul Gelişim Üniversitesi (İGÜ), Güzel Sanatlar Fakültesi (GSF), İletişim ve Tasarımı Bölümü Araştırma Görevlisi Ayten Bengisu Cansever’in 06- 08 Eylül 2023 tarihlerinde Commonground tarafından düzenlenen ev sahipliğini Complutense University of Madrid’in yaptığı Sekizinci Uluslararası İletişim ve Medya Çalışmaları Konferansı’nda kazandığı Emerging Scholar Ödülü ve akademik kariyeri üzerine keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.
1. Öncelikle merhaba hocam, kendinizi tanıtır mısınız? Akademiye nasıl yöneldiniz?

Merhaba. Öncelikle bana bu röportaj fırsatını verdiğiniz için teşekkür ederim. Akademi benim eğitim hayatım boyunca her daim olmak istediğim ve kariyerimi bu noktada devam ettirmek istediğim bir alandı. Tam anlamıyla tutkuyla bağlı olduğum bir alan. Çünkü akademisyenlik; okumak, yazmak, düşünmek ve sürekli öğrenmeye devam etmek gibi unsurları içerisinde barındıran ve sadece bunu yapmaktan keyif alanların devam edebileceği bir kariyer olarak tanımlanabilir. Bu kapsamda bakıldığında gerçekten “deli” işi. Çünkü öğrenmenin ve bilginin sınırı yok. Ancak kendisini gerçekten adayanlar bu mesleği layıkıyla yerine getirebilir diye düşünüyorum.

Fakat elbette bu kısımda özgür bir araştırmacılıktan akademinin “epistemik cemaatine” girme serüvenimi sizinle paylaşmak isterim. İlk olarak kendimi kısaca tanıtayım. 2019 yılında lisans eğitimimi Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü’nde bölüm birincisi olarak tamamladım. Aynı zamanda yine aynı üniversitede çift anadal programı aracılığıyla Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji (İngilizce) bölümünü onur öğrencisi olarak bitirdim.2021 yılında Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Halkla İlişkiler ve Tanıtım Ana Bilim Dalı Kişilerarası İletişim Bilim Dalı’nda tezli yüksek lisans programından “Dijital Oyunlarda Biyopolitik Söylem ve Anlatı: The Sims 4 Örneği” başlıklı tezimi savunarak mezun oldum. Lisansüstü eğitimime şuanda İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Halkla İlişkiler ve Tanıtım Doktora programında devam ediyorum. Tez aşamasında bulunuyorum. Genellikle akademik araştırma alanlarımı iletişim sosyolojisi, iletişim psikolojisi, yeni medya ve iletişim çalışmaları olarak ifade edebilirim. 2021 yılından bu yana da İstanbul Gelişim Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi İletişim ve Tasarımı Bölümü’nde araştırma görevlisi olarak çalışıyorum. Ayrıca hala kendimi geliştirmeye devam ediyorum yerimde durmadan. 2023 Şubat ayı itibariyle Aile Danışmanlığı unvanını alarak yine akademik çalışmalarıma katkı sağlayacak yeni alanlar bulmaya çalışıyorum.

2. Ulusal ve uluslararası alanda çok sayıda makaleniz, kitap bölümleriniz ve bildirileriniz var. Çalışma motivasyonunuz nedir, bu konuda gençlere öneri ve tavsiyeleriniz neler olur?

Açıkçası en başından beri söylediğim gibi benim temel motivasyonum yaptığım işe tutkuyla bağlı olmam. Hatta yüksek lisans tezimin önsözünde bile böyle yazmıştım. Weber şu sözü bana her daim ilham vermiştir: “tutkulu bir bağlılıkla kovalanmıyorsa hiçbir şey insanın peşinden koşmasına değer değildir”. Yeni şeyler öğrenmek, bilmek ve araştırma yapmak bu hayatta bana en keyif veren şeylerden biri. Hatta lisans ve yüksek lisansta derslerini büyük bir keyifle aldığım Doç. Dr. Hediyetullah Aydeniz hocam aslında bu konuda beni her daim motive etmiştir. Hediyetullah hocam her derste bana şunu söylerdi “akademisyenin dünyaya ilişkin bir derdi olur ve bu derdi kendisine öyle bir sorun eder ki merak duygusuyla peşinden gider. Kendine mutlaka bir dert edin ve sahaya in”. İşte tam da bu sözler dünyaya ve insana ilişkin sorunları dert etmede ve merak duygumla onu perçinleyip araştırmaya dökmemde etkili olmuştur. Gerçekten akademisyenlik bir derdi olmayanın, merak duymayanın yapabileceği bir kariyer değil. Bu nedenle gündelik yaşamda sokağa çıktığımda bile mutlaka kendime yeni dertler aramaya ve akademik ilgi alanlarım bağlamında o derdi ele almaya çalışırım. Kendime sürekli “neden?” diye sorarım. Elbette deterministik bir bakış açısından ziyade o derdin sosyal yaşamdaki bir faktörünü farklı bir pencereden ele almayı amaçlarım. Yayınlarım bu düşünce doğrultusunda ortaya çıkıyor genellikle.

Akademik alanda ilerlemek isteyen gençlere elbette akademinin istediği ALES, YÖKDİL asgari şartları sağlamalarının yanı sıra bir dert bulmaları gerektiğini söyleyebilirim. Bir zamanlar tıpkı bana hocamın demiş olduğu gibi kendinize mutlaka bir dert edinin. Yüksek lisans ve doktora yapanların genellikle tez yazmaktan, araştırma yapmaktan yakındığını biliyorum yakın çevremden. Bunun en büyük sebebi, şahsen, bu çabaya girişen büyük çoğunluğun kendisini rahatsız eden ve aynı zamanda uğraşmaktan keyif alacağı o “derdi” bulamamasıdır. Meselesi olmayanın akademiye ilgisi biraz zayıf olabiliyor. İlgilendiği, merak ettiği ve cevabını bir gün bulacağı bir sorunsala sahip olanlara ve o dert edinme sürecinde olan tüm akademisyenlere yaşamları boyunca kolaylıklar dilerim elbette.

3. Geçtiğimiz aylarda açıklanan kazandığınız Emerging Scholar Ödülü’nüzden bahsedebilir misiniz bize?

Tabi. Commonground Scholar tarafından düzenlenen bu yıl ev sahipliğini Complutense University of Madrid’in yapacak olduğu Sekizinci Uluslararası İletişim ve Medya Çalışmaları Konferansı’nda Emerging Scholar Ödülü’ne layık görüldüm. Geçen yıl CV’m ve akademik çalışmalarım ile başvurduğum bu ödül için uzun bir inceleme sürecinin sonucunda tarafıma verildi.  Emerging Scholar, aktif akademik ilgiye sahip, lisansüstü öğrenimine devam eden ve akademik kariyerinin başlarında olan akademisyenlere CV’leri değerlendirilerek az sayıda verilen bir ödül olarak bilinmektedir. Küresel çapta verilen bir ödül ve bu sene Complutense University of Madrid’de gerçekleşecek olan Sekizinci Uluslararası İletişim ve Medya Çalışmaları’nda Türkiye’den ben alacağım. Bu ödülün yanı sıra bazı sorumluluklarım da mevcut. Örneğin gerçekleşecek olan konferansta oturum başkanlığı yapacağım. Ayrıca konferansın “Kime Güveneceğiz? Dijital İletişim Sistemlerinde Yapay Zekada Etik ve Sorumluluklar” başlıklı özel teması altında “AI-Based Mobile Applications as a Power Technique in the Time of COVID-19: The Case of “Hayat Eve Sığar” başlıklı bildiri sunumu da gerçekleştireceğim. Benim çalışmalarımın odak noktası “Foucault çalışmaları, biyoiktidar, neoliberal yönetimsellik ve iletişim teknolojileri”. Kısacası kendime dert edindiğim nokta bu kavramlara temas ediyor. Bu konferansta da sunacağım bildiri de bunun izlerini görmek mümkün. COVID-19 döneminde günlük yaşamın bir parçası haline gelen ve deyim yerindeyse günlük yaşamı her yönüyle kuşatan mobil yapay zeka uygulamalarını yeni bir iktidar tekniği olarak ele alarak ve Türkiye’de “Hayat Eve Sığar” örneği üzerinden tartışmaya açmayı planlıyorum. Son olarak bu yıl sekizincisi düzenlenecek olan Uluslararası İletişim ve Medya Çalışmaları Konferansı’nda kariyerinin başındaki genç akademisyenlere verilen bu “Emerging Scholar” ödülüne layık görüldüğüm için oldukça mutluyum. Emerging Scholar Ödülü’nün, bu konferansı benim açımdan daha heyecan verici ve zenginleştirici deneyime çevirdiğini söyleyebilirim.

Arş. Gör. Ayten Bengisu Cansever’e röportaj için teşekkürlerimizi sunuyoruz.


Haberler

Tüm Haberler