Harold A. Innis’in yaptığı bu saptamada
“toplumsal dokunun belirleyenlerinden” vurgusu iletişim teknolojileri için çok yerinde bir ifade. Herhangi bir kamusal alanda olduğunuzu düşünün. Serbest zaman içindeki insanların büyük çoğunluğunun mobil iletişim teknolojilerinin amiral gemisi olarak nitelendirilebilecek cep telefonlarıyla ilgilendiklerini göreceksiniz. Bunun birçok nedeni olabilir, birçok kavramla ve kuramsal yaklaşımla açıklanabilir. Bu yazıda özellikle üzerinde durmak istediğim konu, bireylerin mobil iletişim araçları aracılığıyla bu serbest zamanlarını sinemasal içeriklerle doldurmaları durumudur.
Mobil, İngilizcede taşınabilir, hareketli, devingen anlamına gelen ‘mobile’ kelimesinin Türkçesi. Mobil iletişim araçlarına yalın bir ifadeyle istenilen her yerde, herhangi bir bağlantıya gerek olmadan iletişim kurmamızı sağlayan araçlar
2 denebilir ve en bilinen örneklerine cep telefonu, tablet, dizüstü bilgisayar, akıllı saatler, e-kitap okuyucular (kindle gibi) ve türevleri verilebilir. Türkiye’de Türkiye İstatistik Kurumu(TÜİK) verilerine göre bugün 83 milyon 614 bin 362 kişi yaşamakta
3 ve Bilişim Teknolojileri Kurumu’na(BTK) göre Türkiye’de 2021 yılının ilk çeyreğinde toplam mobil abone sayısı 83 milyon 498 bin 288. Yine bugün Türkiye’de 66 milyon 347 bin 319 kişi mobil internet kullanıcısı.
4
Harold A. Innis yaptığı çalışmalarda, toplumların ‘zaman’ ve ‘mekân’ unsurlarıyla mücadele halinde olduğunu belirtiyor. Innis’in yaklaşımında iletişim araçlarının bu iki unsurla mücadelesi, toplumsal doku değişikliği konusunda kritik öneme sahip. Mobil iletişim araçlarının her iki unsurla da mücadelede başarılı olduğunu söylenebilir. Bu başarıda, daha önceki ‘hazırlayıcı’ diyebileceğimiz sabit (mobil olmayan) araçların teknik olanaklarına ek olarak bireysel anlamda ‘dijital doğanların’ da doku değişikliği konusunda hızlandırıcı görevi üstlendiği açık.
Sinema veya diğer görsel-işitsel içeriklerle mobil iletişim araçlarının ilişkisine bakıldığında günümüzde web için tasarlanan sinemasal ve görsel işitsel içeriklerin yer aldığı video oynatıcı ortamlarının (streaming platformları) neredeyse tamamının mobil ayağı mevcut. Biraz somutlaştırmak gerekirse, 2005 yılında web içinde oluşturulan YouTube, 2007 yılının Ocak ayında bir mobil uygulaması oluşturulmuş, 1997 yılından beri medya hizmetli sağlayan Netflix, 2007 yılında interneti kullanmaya başlamış ve YouTube gibi onun da 2011 yılında mobil uygulaması oluşturulmuştur. Bu iki çok bilindik oluşumun aksine bazı oluşumlar mobil uygulama olarak doğup daha sonra web’e geçebilmekte. Bu durumu somutlaştırmak adına da ‘Gain’ ve ‘Quibi’ platformları örnek verilebilir. 2021 yılının Ocak ayında yayın hayatına başlayan Gain
5, aynı yılın Mart ayında web’de de hizmet vermeye başlamıştır.
6
Mobil iletişim teknolojilerinin zamanı ve mekâna bağlı unsurlarla mücadelesinde kritik nokta
mobil internet bağlantısı. Kullanıcılar, internet bağlantısı olduğu sürece istedikleri yerden istedikleri işlemi yapabilmekte. Sinema ve diğer görsel işitsel medya içerikleri tüketimi konusunda da bu durum farksız. Bu noktada mekân ve zamana bağlı unsurlarla mücadelede Over The Top(OTT -yaklaşık bir çeviriyle tepenin üzerinden demek) kavramına da yer vermek uygun olacaktır. OTT, kullanıcıların istedikleri içeriği, istedikleri zaman tüketme imkânı sunan bir teknoloji. Bu teknoloji ile kullanıcı, bir kez internet bağlantısı ile dilediği içeriği cihazına indirip daha sonra o içeriği istediği yerde ve zamanda tüketebilmekte
7. Örneğin kullanıcılar Wi-fi bağlantısının olduğu bir noktada Spotify’dan bir albümü, Netflix’den bir diziyi, YouTube’dan bir videoyu cihazına indirip daha sonra internet bağlantısı olmadan indirdiği içeriği tüketebilir. OTT’nin hiç kuşkusuz en büyük alametifarikası
istediğin yerde, istediğin zaman, istediğin cihazda düşüncesi.
Innis, bugün sahip olduğumuz teknik olasılıkları hayal bile edememiş olabilir ancak Innis, temel çatışma unsurunu, aşılması gereken durumu görmüştür:
zaman ve mekân.
Bugün mobil iletişim araçlarımızla görsel-işitsel içerikleri tüketebileceğimiz birçok platforma sahibiz: Netflix, YouTube, Amazon Prime, Vimeo, Cineshort, BluTV, PuhuTV… Serbest zaman içindeki bireyler sözü edilen tüm platformlarda dilediği içeriği tüketebilir. Bu durumun bir ‘doku değişimi’ durumu olduğunu kabul etmek gerekir. Üstelik temelini 1960’lı yıllara kadar götürebilsek bile mevcut sonuca ulaşmamız yaklaşık 10 yıllık süreçte gerçekleşmiştir.
Şunu da belirtmek gerek, bazı sanatçılar mobil cihazlarla görsel-işitsel içerik tüketimine şiddetle karşı. Bu isimlerin başını ünlü yönetmen David Lynch çekiyor. Lynch’e göre cep telefonuyla bir film izlemek, film deneyimi elde ettiğini düşünmek bir kandırmaca
8. Martin Scorsese, belki büyük bir tablet hariç deyip, filmlerinin telefonda izlenmemesini tavsiye ediyor.
9 Netflix’in de 2018 yılında paylaştığı verilerin bu durumu destekler nitelikte olduğu görülüyor.
10