19 Mayıs 2021 Çarşamba
Dr. Öğr. Üyesi Tane Doğan’ın Kitap Bölümü "Ortaçağ’dan Postmodernizme Sanat Tarihi Okumaları” Başlıklı Kitapta Yayımlandı
İstanbul Gelişim Üniversitesi (İGÜ) Güzel Sanatlar Fakültesi (GSF) İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölüm Başkan Yrd. Dr. Öğr. Üyesi Tane Doğan’ın “Dr. Caligari’nin Muayenehanesi Filmi Örneğinde Dışavurumcu Alman Sinemasında Mekân Kullanımı” başlıklı kitap bölümü yayımlanmıştır.
Kitapta Ortaçağ’dan postmodernizme, farklı kültür ve medeniyetlere ait resim, el sanat ürünleri, heykel, mimari ve sinema alanındaki toplam 9 bölüm üzerinden sanat tarihi bağlamında okumalar yapılmıştır. Editörlüğünü İlknur Kaya Zenbilci’nin yaptığı ve Hiper Yayınları’ndan çıkan “Ortaçağ’dan Postmodernizme Sanat Tarihi Okumaları” başlıklı kitaptaki bölümü ile ilgili Dr. Öğr. Üyesi Tane Dağan düşüncelerini şu şekilde paylaştı:
“Mekân tasarlamak, onu geliştirmek ve onu kullanıcısıyla buluşturmak mimarlığın ve iç mimarlığın olduğu kadar sinema sanatının da temelini oluşturmaktadır. Çünkü mekân nasıl mimarlık ve iç mimarlık için sınırları belirlenmiş̧ bir boşluk olarak tanımlanıyorsa, sinema sanatı için de en basit ve net ifadesiyle hikâyenin geçtiği yer olarak tanımlanabilir. Ancak bu mekânlar sinema sanatında sadece filmde anlatılan hikâyeye fon oluşturmak için kullanılmazlar; film için özel tasarlanan bu mekanlar kimi zaman anlatıya katkı sağlamak amacı ile sembolik anlamlarıyla kullanılırken kimi zaman ise olayın tam da merkezinde konumlanarak hikâyenin çekirdeğini oluştururlar.
Çalışmanın merkezini oluşturan 1920 yapımı Dr. Caligari’nin Muayenehanesi filminde ise mekân yolu ile donemin Almanya’sı, insanların o dönem hissettikleri duygular, yaşanan yoksulluk, acı ve hayal kırıkları aktarılmaktadır. Seyirciye vermek istediği mesajı dışavurumcu bir dille aktaran film hem siyasi hem mimari bir arşiv hem de korku sinemasının kodlarını oluşturan bir kaynak niteliğindedir. İnsan algısı nasıl bir mekânı algılayıp onunla bağ̆ kurarak anılar biriktirebiliyor veya orada yaşamını sürdürebiliyorsa; seyirci de film seyri esnasında sinema mekânını bu koşullarda algılar ve onunla güçlü bir bağ̆ kurmak ister. Kurulan bu bağ; mekânın ait olduğu dönemle, oyuncunun performansı ile, bazen ise yoğunlukla kullanılmış̧ renklerle olabilir.
Dr. Caligari’nin Muayenehanesi filminde kullanılan loş̧ ışıklar, deforme edilmiş̧ yüzeyler, orantısız yapısal elemanlar, ergonomik olarak rahatsız olduğu her hâlinden belli olan mobilyalar ve sonu bilinmez noktalara varan karanlık sokaklar seyircisinin gerçek ile olan bağını yok edip onu tekinsiz ve korku dolu bir zamanın ve mekânın içine çekmektedir. Seyirci ise bu mekânlar nedeniyle film seyri esnasında kendisini bir kâbusun veya bir karabasanın içinde gibi hissetmektedir. Filmin mekânlarının hissettirdiği bu kapanmışlık hissi kimi kaynaklara göre Hitler’in gelişinin habercisi, kimilerine göre korku türünün başlangıcı, kimilerine göre ise dışavurumcu sanatın en akılda kalıcı ögesi olarak yorumlanabilir. Ancak asıl önemli olan özellikle döneminin avangartları olarak adlandırabileceğimiz mimarların tasarladığı bu olağanüstü film mekânlarının hem sinema sektörüne hem de mimarlığa son derece büyük bir ilham kaynağı olmuş olmasıdır.”
Bölüm Başkan Yardımcımız Dr. Öğr. Üyesi Tane Doğan'ı tebrik eder, başarılarının devamını dileriz.