28 Ekim 2022 Cuma
Öğr. Gör. Kerem Yükseloğlu: “Altın Portakal’ın Neden Türkiye’nin En Büyük Festivali Olduğunu Bir Kez Daha Anladım”
Antalya Altın Portakal Film Festivali 1 – 8 Ekim 2022 tarihleri arasında Antalya’da gerçekleştirildi. Bu yıl 59.su gerçekleştirilen festival, Antalya Büyükşehir Belediyesi himayesinde, ANSET tarafından organize edildi.
Ulusal uzun metraj film, ulusal belgesel film, ulusal kısa metraj film ve uluslararası uzun metraj kategorilerinde yarışılan festivalde bu yıl, İstanbul Gelişim Üniversitesi (İGÜ), Güzel Sanatlar Fakültesi (GSF), Radyo, Sinema ve Televizyon Bölümü Öğretim Görevlisi/Yönetmen Kerem Yükseloğlu, “ulusal kısa film yarışması” kategorisinde “Tek Yön” filmiyle finalist oldu. Yükseloğlu, film yaratım ve festival deneyimleri ilgili sorularımızı yanıtladı.
1. 59. Antalya Altın Portakal Film Festivali Finalistliği ile hepimizi gururlandırdınız, öncelikle sizi tekrar tebrik etmek isteriz. Bize festivalin “ulusal kısa metraj” kategorisinde yarışan ve finale yükselen “Tek Yön” filminizden biraz bahsedebilir misiniz?
Tek Yön bir yol hikayesi. 2018 yılının Mayıs ayında, bir gece yolculuğu esnasında arabamın camına yapışan minik bir salyangoza bakarken aklımdan geçenleri düşünce akışı şeklinde yazdığım bir hikayeyi filme uyarladık. Benim için çok özel bir hikâye; gerçi her hikâye özeldir ancak bazılarının özünde daha özel, daha derin bir şeyler yer alır. Bu da onlardan biri. Çok kısa süre içerisinde yazıp beklemeye almış, hatta vazgeçmenin eşiğine gelmiştim ancak daha sonra gerçekleşen karşılaşmalar ve yeni temaslar sonucu her şey yeniden başladı ve büyüyüp filme dönüştü. Farkında olmadan kendimden çokça şey kattığım bir ana karakteri var bu hikâyenin. Belki de bu yüzden hayli özel gelmekte bana bilemiyorum doğrusu.
2. Festival sürecindeki deneyimlerinizden bahsedebilir misiniz? Gösterim ve soru-cevap etkinliği nasıl geçti?
Film yapan, film üreten insanlarla bir arada olmak, dayanışmayı güçlendirmek muazzam bir duygu. Uzun denilebilecek bir süre boyunca Antalya’da kaldık ve orada çok sayıda “filmciyle” tanışıp ortak dertlerden söz ettik, eğlendik ve birbirimizden bolca şey öğrendik. Büyük perdede, izleyicilerle beraber seyretmek bir kısa film için çok büyük bir şans gerçekten. Tarifi pek de mümkün olmayan bir heyecandı diyebilirim. Altın Portakal’ın neden Türkiye’nin en büyük festivali olduğunu bir kez daha anladım. Koca bir şehir ve şehir halkı festivale öylesine bağlı ki girilen her sokakta ve diyalog kurulan her insanda festivalin etkilerini, izlerini görmek mümkün.
3. Programı yoğun bir akademisyen olarak, profesyonel hayatta da bu kadar aktif olmayı nasıl başarıyorsunuz? Üretkenliğinizi neye borçlusunuz? Yaratım ve üretim süreçlerinde sizi olumlu olarak tetikleyen unsurlar neler?
cProgramım sevdiğim ve tutkuyla yaptığım işlerle yoğun aslında. İş demek de pek doğru değil sanırım. Hikâye anlatmak, hikâye yazmak ve bunu başkalarıyla paylaşmak içgüdüsel olarak yaptığım bir şey. Bundan bağımsız, bundan uzak bir hayat düşünemiyorum. Beni var eden şeylerin başında gelmekte. Akademi ve profesyonel hayat meselesine değinecek olursak, kendimi kelimenin tam anlamıyla bir akademisyen olarak görmüyorum, sinemacı beni daha iyi nitelendiren bir unvan olabilir. İşim, tutkum ve alanım olan sinemayla ilgili bildiklerimi anlatıyorum aslında ki bu da keyifle, severek yaptığım şeylerin başında geliyor. Yani işi eğitim olsun olmasın herkesin bildiğini bir başkasıyla paylaşması gerektiğine inanıyorum. Keza üniversite dışında da bildiğim her ne varsa bunu birileriyle paylaşmaktan keyif almaktayım. Bilginin saklanması bana hayli bencilce gelmekte. O nedenle hayatta kaldığım sürece hikaye anlatacağım, sinemayla iç içe yaşamaya ve sinemayla ilgili yeni şeyler öğrenmeye özen göstereceğim, öğrendiklerimi de mecra fark etmeksizin birileriyle paylaşacağım.
Yoğunluğun daha da arttığı bir döneme giriş yaptık şimdi. Hem üniversite hem de yeni projeler derken her şey iç içe girmeye başladı. Neyse ki yapımcım İpek Erden bu karmaşanın içinde hem varlığı hem de sonsuz desteğiyle bir şeylerin çok daha kolay ve huzurlu olmasını sağlıyor.
4. Son olarak, İstanbul Gelişim Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü öğrencilerine film üretim ve yarışma süreçlerine dair ne gibi tavsiyelerde bulunmak istersiniz?
Bol bol hata yapın, hata yapmaktan korkmayın. Üretimi, film yapmayı bir ihtiyaç olarak görün ve o ihtiyacınızı giderebilmek adına her gün hatta her an pratik yapmaktan kaçınmayın. Bol bol not tutup o notlar üzerine düşünün. Bunlar benim şahsi reçetem, herkes kendi yolunda ve kendi yolculuğunda en iyiyi, iyi geleni bir şekilde bulup uygulayacaktır ancak şunu da hatırlatmakta fayda var: Film yapımı asla bitmeyen bir öğrenme sürecini beraberinde getiriyor, yani ne kadar pratik ya da ne kadar hata yapılırsa yapılsın, ne kadar başarı gelirse gelsin her hikâye kendi soru işaretlerini doğuracaktır.
Üretim, hayatla iç içe ilerleyen bir süreç. İlham, evde ve izole bir hayata hayli zor uğrar. Üretebilmek için yeni şeyler görmek ve hayatın içinde kalmak gerekmekte. Aynı zamanda hayli sancılı bir süreç olduğunu da belirtmekte fayda var. Bu sancıyı dostların ve sevdiklerin desteğiyle atlatmak son derece güzel. Dostlarınıza sarılın, eğer dostunuz yoksa edinmeye çalışın. Çünkü belli bir zamandan sonra gerçekten zorlaşıyor. En önemlisi de, sevdiklerinizi daha çok sevin, sevgi en büyük ilham emin olun. Acıdan değil, sevgiden beslenin.