Güzel Sanatlar Fakültesi - gsf@gelisim.edu.tr

İletişim ve Tasarımı








 İstanbul Gelişim Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi “Kadına Şiddete Karşı Bir Fırça da Sen At” Temalı Etkinliğe Katıldı!


İstanbul Gelişim Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şükran Güzin Ilıcak Aydınalp ve İletişim Tasarımı Bölüm Başkanı Doç. Dr. Nagihan Çakar Bikiç, kadına şiddete karşı farkındalık oluşturmak amacıyla düzenlenen “Kadına Şiddete Karşı Bir Fırça da Sen At” temalı kitap ve resim sergisi etkinliğine katıldı.


Kadına Şiddete Karşı Bir Fırça da Sen At” temalı kitap ve resim sergisi etkinliği, 2 Ekim günü, İstanbul Büyükçekmece Belediye Başkanlığı ve Kadın ve Güç Derneği (KADGÜÇDER) organizasyonuyla düzenlendi. Büyükçekmece Belediye Başkanı Dr. Hasan Akgün, Uluslararası Lions 118-E Yönetim Çevresi Federasyon Başkanı Birten Bilecik, İstanbul Barosu Çocuk Hakları Merkezi Başkanı Avukat Aşkın Yaşar Topuzoğlu, Kadın ve Güç Derneği Kurucu Başkanı Fatma Duman gibi birbirinden değerli ve alanında uzman konukların katıldığı etkinlikte İstanbul Gelişim Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şükran Güzin Ilıcak Aydınalp ve İletişim ve Tasarımı Bölüm Başkanı Doç. Dr. Nagihan Çakar Bikiç konuşma yaptı.

İstanbul Gelişim Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi İletişim ve Tasarımı Bölüm Başkanı Doç. Dr. Nagihan Çakar Bikiç ise kadına yönelik şiddetle mücadele konusu özelinde farkındalık yaratmak ve bu farkındalıkla değişimi başlatmayı hedeflediği konuşmasında düşüncelerini şu şekilde dile getirdi:

“Bir yönetmen olarak belgesellerimde izleyiciye aktarmayı en sevdiğim ve üretirken ilham aldığım şey insanlar ve hikâyeleridir. Herkesin keşfedilmeyi bekleyen farklı bir hikâyesi vardır bu hayatta. İnsanların hayatlarına dokunmak ve onlarla beraber yaşamlarını incelemek beni çok heyecanlandırmaktadır. Bu heyecanımı yaptığım projelerde izleyiciye yansıtmak ve kişileri ayrıştırmadan, toplumsal bir kimlikle değerlendirmeden herkesi birer insan olarak ele alabilmek benim temel önceliğimdir. Bugün sizlere insanlık tarihinde ayrıştırılan kadının tarihteki konumunun öneminden bahsetmek isterim. İnsanlık tarihi duruşlarıyla ve toplumsal hayata kattıklarıyla iz bırakan kadınlarla doludur. İlk kadın pilotumuz, tarihe yeni meslek alanları ekleyen ilk kadınlar, ilk siyasi görevde bulunarak toplumu değiştiren kadınlar, ilk yönetmenler, ilk kadın eğitimciler, ilk değişimi ve dönüşümü başlatan kadınlar… Bütün bu ilklere bakıldığında birçok kadın başarının ve varoluşun değerli simgeleridir. Toplumsal bir sorun teşkil eden kadına şiddet, fiziksel ve ruhsal zararın yanında sosyal açıdan kadınların kendilerini geliştirmelerini de engellemektedir. Tarihe iz bırakan başarılı kadınların ışığında, bu durumun fotoğrafını çekmek oldukça önemlidir. Türkiye’de kadınların birçok alanda aktif bir şekilde rol almaları çok eskiye dayansa da toplumsal cinsiyet eşitliğinin tarihi çok da eski değildir. Türk sinemasındaki erkek egemen dilin kadınları da konuşmaya başladığı ilk dönemde, kadını yine hemcinsi gibi konumlandırdığı ve erkek egemenliğindeki imgelerle donattığı görülür. İlerleyen zamanlarda geleneksel kalıplardan çıkan kadın karakteri özgür görüntüsünün altında toplumsal anlam yüklerine dayatılır. Bu durumun daha özgür bir kimlik kazanması ve farkındalığı sağlaması ise demokratik, adil ve kalkınmış bir toplumu inşa etmenin tek yolu olan kadın meselesiyle ilgilidir. Bu noktada görmezden gelinen şiddete uğrayan, baskılanmaya çalışan kadının ve kadın meselesini çözüme ulaşması için tarihe bakılması ve tarihte iz bırakan kadının görünür ve bilinir olması oldukça önemlidir. Kadınlara yönelik gerek fiziksel gerek sözlü şiddetin ortadan kaldırılması tüm insanlığın vazifesidir. Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi yeryüzünde gördüğümüz her şey kadın meselesidir. Kadının eseri olan her şey toplumda görünür olmalı ve şiddetten korunmaya bile ihtiyacı olmadan yaşamalıdır.”