Güzel Sanatlar Fakültesi - gsf@gelisim.edu.tr

İç Mimarlık








 Öğr. Gör. Aslı Kırbaş Tarihi Yapıların Yeniden Kullanımını Değerlendirdi


İstanbul Gelişim Üniversitesi (İGÜ) Güzel Sanat Fakültesi (GSF) İç Mimarlık Bölümü Öğr. Gör. Aslı Kırbaş tarihi yapıların yeniden kullanımını iç mekan bağlamına vurgu yaparak değerlendirdi.


İstanbul Gelişim Üniversitesi (İGÜ) Güzel Sanat Fakültesi (GSF) İç Mimarlık Bölümü Öğr. Gör. Aslı Kırbaş, tarihi, doğal ve kültürel değerleri koruma konusunu, yöntemlerini, gerekliliklerini ve “Yeniden Kullanım” kavramını detaylıca açıkladığı görüş yazısı şu şekildedir,
“Tarihi, doğal ve kültürel değerleri koruma konusu, bu konu ile ilgili çalışma yapanların uzun yıllardır ilgi odağını oluşturmaktadır. Bu konuda, korunan değerlerin somut olması veya olmaması, yerel veya küresel ölçekte ait olduğu döneme, bulunduğu doğal ve yapısal çevreye katkısı belirleyicidir. Tarihsel süreçte koruma kavramının ve koruma yaklaşımlarının doğması, gelişmesi ve ulusal ve uluslararası ölçekte korumayı denetleyen yasa, yönetmelik ve tüzüklerin düzenlenmesi, uzun vadede korumanın kuram ve pratiğinin oluşmasına sebep olmuştur. Korunması gerekli yapıların varlıklarını sürdürebilmesi için “bakım”, “onarım”, “bütünleme”, “yenileme”, “iyileştirme”, “restorasyon”, “yeniden yapım”, “taşıma” ve “yeniden kullanım” gibi koruma yöntemlerine ihtiyaç duyulmaktadır.

Mevcut yapı stoğunun yeniden kullanım yolu ile korunarak yaşatılması, tarihin ve kültürel mirasın devamlılığı ve sürdürülebilirlik açısından önemlidir. Koruma, kültürel bir değerin geçmişi, bugünü ve geleceğiyle ilgilenir. Mevcut yapı stoğunun kullanılması ve korunarak geleceğe aktarılması, o yapı/yapı topluluğunun geçmişi, mevcut tüm yazılı belgelerin toplanması ve varsa sözlü araştırmaları içeren tarihsel arka planın irdelenmesi, yapının bugünkü durumu, varsa geçmiş müdahale ve aldığı eklerin yerinde araştırma, inceleme ve ölçümü ile yapılır. Bu bilgiler ve incelemeler ışığında, mevcut yapının yeniden kullanım yoluyla sürdürülebilirliğinin sağlanması için yeni işlevin tespiti ve yeni işlevin gerektirdiği müdahale ve ekler,  korumanın kapsamı içine girmektedir. Bu bilgiler ile yapının gelecekte ne şekilde ve hangi işlevle varlığını devam ettireceği, korumanın kapsadığı konulardır. Bu noktada, yapıların özgün tasarım ve bütünlüğünü bozmadan, tarihi bağlamından koparmadan ve yapıya fiziksel olarak çok fazla müdahale ve ekleme yapmadan uygun bir işlev ile yeniden kullanımını sağlamak önemlidir. İşlev değişiklikleri ihtiyaca göre kültürel, barınma, yeme-içme, çalışma, turistik v.b. amaçlı olabilmektedir. Yeniden kullanım konusunda farklı yaklaşımlar mevcuttur.

Bu alandaki literatürün de yardımıyla “Yeniden Kullanım” kavramının tanımı yapılmak istendiğinde şunu söyleyebiliriz: “Yapıların özgün tasarım ve bütünlüğünü bozmadan, tarihi bağlamından koparmadan ve yapıya fiziksel olarak çok fazla müdahale ve ekleme yapmadan uygun bir işlev ile yeniden kullanımını sağlamaya yöneliktir”. Değişen ihtiyaçlar, yaşam koşulları, sosyo-kültürel, sosyo-ekonomik ve sosyo-politik bağlam, yeni mekânların tasarlanma sürecini de etkiler. Aynı şekilde mevcut ve korunmaya değer yapıları koruma sürecinde, yeni bir işlev yükleyerek yeniden kullanmak mümkündür. Yeniden kullanım çoğunlukla bir işlev değişikliği ile gerçekleştiği için kavram olarak “Yeniden işlevlendirme” şeklinde de karşımıza çıkmaktadır.

Mevcut yapıya yeni işlev verilirken, yeni mekânsal düzenleme ister istemez mevcut plan şemasında değişiklik yapılmasına sebep olacaktır. Öte yandan söz konusu değişiklikler, yapının sürdürülerek kullanılmasını ve hayatiyetini temin edecektir. Yeniden kullanımda müdahaleler, strüktürel, iç mekân bileşenleri veya her ikisini kapsayacak biçimde olabilir.

Yeniden kullanım yaklaşımının koruma ilkelerine uygun olması yani yapının özgün tasarımına ve kullanım amacına uygun, tarihi katmanlarını yok etmeyecek, çevresi ile ilişkisini sürdürebilecek bir yaklaşım ile dönüştürülmesi önem arz etmektedir. Yeniden kullanım korunmaya değer bir yapıya uygulanıyor olsa da bir müdahale gerektirir. Bu süreçte yapının sahip olduğu özelliklere göre yeniden yorumlanması, tarihsel değerini devam ettirmesi, mimari niteliklerinin kullanılması önemlidir.

Özgün işlevi bugünkü ihtiyaçları karşılamayan bir yapının belli bir süre sonra kullanıcıları tarafından terk edilmesi veya harap hale gelmesi kaçınılmazdır. Bu durum yapının zamanla yok olmasına sebep olur. Yapıların yaşamlarını sürdürebilmeleri için insanlar tarafından kullanılmaya devam etmesi gerekir. Böyle olunca kullanımı devam eden yapının düzenli bakımdan geçme, fiziksel koşullarının korunması, manevi olarak yaşamsal canlılığını sürdürmesi ve kültürel değerinin de gelecek kuşaklara aktarılması sağlanmış olacaktır.

Yeniden kullanımın uzmanlar eliyle gerçekleşmesi, bilimsel yöntemlerin kullanılması, ulusal ve uluslararası yönetmelik ve ilkelerle denetlenmesi yapının anlamsal, tarihsel, tasarımsal ve yapısal özelliklerini korumak, yeni işlev verildikten sonra da bu özelliklerinin günümüz işlevinde de hayat bulmasını gerektirir. İşlev değişikliğine bağlı olarak iç mekanda yapılacak olan değişiklikler için bu hassasiyetleri koruyan müdahale ve stratejiler belirlenmelidir. Bu yaklaşımlara dair koruma literatüründe pek çok öneri method bulunmaktadır. Yapının özelliklerine göre bu önerilerden uygun olanlar uzman ve multidisipliner ekip tarafından belirlenmeli ve çalışma yapılmalıdır. Böylece topluma ait geçmiş korunur ve gelecek kuşaklara aktarılabilir.”

Öğr. Gör. Aslı Kırbaş’a tarihi yapıların yeniden kullanımı ile ilgili verdiği bilgiler ve katkıları için teşekkür ederiz.