Galeri F yeni yılda kapılarını İstanbul Gelişim Üniversitesi (İGÜ), Güzel Sanatlar Fakültesi (GSF) Grafik Tasarımı Bölümü öğretim üyelerinden Doç. Dr. Metin Kuş’un kişisel resim sergisiyle açtı. Sergi 11 Ocak - 15 Şubat tarihleri arasında F Sanat Galerisi Nişantaşı’nda görülebilir. Akademik kariyerinin yanı sıra sanatsal çalışmalarına da aktif bir şekilde devam eden Kuş “Telaş” isimli kişisel resim sergisinin kavramsal çerçevesini şu sözlerle ifade ediyor:
“Hiçbir şeye yetmeyen zaman veya “zamansızlık”. Hayatın doğal akışı içinde sürüp giden zamanı da, her şeyi dönüştürdüğü gibi dönüştüren insan, kendi sentetik zamanını da oluşturdu. Artık zaman doğal akışın, kıştan bahara dönüşün, ağaçların, bebeklerin büyümesi, rüzgârın, yağmurun doğal ritmi ile ilgili olan zaman değil. İnsanın dönüştürdüğü ve kendisini hapsettiği bir makine. Zihnine her türlü yönlendirme enstrümanlarıyla yüklenmiş olan ajandasını gerçekleştirmek üzere kurulmuş ve her gün yeniden başlayan bir yetişme, yetiştirme telaşı.
Bir yönüyle günlük var olma, hayatta kalabilme çabası içinde yetişmeye, yetiştirmeye çalışan kaygılı insan diğer tarafta “yapabilirsin, yapmalısın” koşullanmaları ile oluşturulmuş mühletler “deadline” lar içinde zihni ve bedeni meşgul insan. Yaşamın akışı içinde gördüğüm bu telaş hali ilgimi çeken resimsel olarak incelemeye değer bulduğum bir boyut. Günlük yaşam doğal olarak çok farklı yönleriyle ve boyutlarıyla ele alınabilir. Ama bu telaş içinde bir şeyleri tamamlama veya bir şeylere yetişme hali başlı başına, benim için bu sergide olan resimlerin çıkış noktasını oluşturdular. Buradan hareketle telaş halinin günümüz yaşamının özellikle de kent yaşamının gözlemlenebilir en karakteristik özelliği olarak ele alınması doğal olarak resme dinamik, akışkan, belirsiz, yer yer kararsız etkiler katmaktadır. Pastoral bir doğa görüntüsünü çıkış olarak alan bir romantik ressam veya empresyonist ressam ‘tema’sını açıklamakta muhtemelen hiçbir zorluk yaşamaz. Ancak günümüzün çok boyutlu, çok kültürlü, çok kavramlı şehir yaşamı eksen olarak ele alındığında ‘tema’yı izah edebilmek aynı rahatlıkta olamamaktadır. Bu çok yönlülüğü ve iç içe geçmiş katmanları ancak benzer bir iç içe geçmişlikle örülmüş bir resimsel yapı ile karşılamak bir ifade biçimi oluşturabilir. Dinamizm, akışkanlık, belirsizlik ve kararsızlık kavramlarının resimsel mekânda sunduğu olanaklar bir boyutuyla Fütürist, Barok, Expresyonist çağrışımlar ve göndermeler yaparken ağırlıklı olarak günümüz insanının zaman mekân boyutunda sıkışmışlığının plastik ifadesi olarak da güncelin içinde bulunmaktadır.
Bu telaş hali birey boyutunda her insanın kendi bireyselliği içinde diğerlerinden ayrıştırılmış, yalıtılmış bir ilgisizlikle donatılmış tekilliğe işaret eder. İnsanın resimle ifade sürecinin, geçmişinde hep bir bağlamı anlatmak, plastik kaygıya eşlik edegelmiştir. Yine bu ifade süreci içinde bağlam, bir yönüyle bireylerin diğerlerine göre ne olduğu nerede olduğunu gösteren ve toplumsal hiyerarşiye işaret eden önemli bir kompozisyon ögesi olarak düşünülmüştür. Bu geleneksel düşünce benim resimlerimde, bu telaş hali içinde gözlemlediğim ve ilgimi çeken bir bağlamsızlık, hiyerarşiden yoksunluk ve her bireyin kendi tekilliğini yaşama ve yansıtma çabası olarak yansıdı. Dolayısıyla bu telaş hali içeresinde açık seçik tanımlamalar yapmak, ilişkiler veya bağlamlardan söz etmek, kompozisyon yapıları çözümlemek anlamsızlaşarak yerini her ögenin kendi amacı gereği, bilinmezliğe, belirsizliğe doğru yaptığı tanımlanamaz bir akışa bırakmaktadır. Bu yönüyle de bu sergideki resimler, izleyicide tanımlanamaz, tam anlarken tekrar algıdan kaçan ve her bakışta farklı görünen bir etki oluşturuyorsa bu benim de yaparken yakalamaya çalıştığım ve tematik olarak da uygun bulduğum, olmasını istediğim bir etki. Diğer bir yönüyle de geleneksel resmin dondurulmuş bir anın görüntüsü olma şablonunun da belirsizlik, kararsızlık, çok anlamlılık gibi ögelerle, dönüştürülme olanaklarının araştırılması sergi sürecinin ana eksenlerden birini oluşturdu.
Resme dair olan metinler zor metinlerdir. Olası yanlış anlamaları önlemek için daha fazla yazmak daha fazla yazdıkça da resmin ifade alanını ve izleyicinin yorumlama alanını daraltma riskini barındırır, gereğinden fazla yazmak. Sonuç olarak yukarda ifade etmeye çalıştığım şey bu sergi kapsamında ürettiğim resimlerin sadece çıkış noktasını sözel olarak yansıtma çabasıdır. Ama yetersizdir, zaten kelimelerle yeterli bir ifadesi olabilseydi resimlere gerek kalmayabilirdi. Buna rağmen, izleyiciye ortak bir zeminden, sözel anlatım zemininden bir çıkış fikri sunmak da kaçınılmaz bir gereklilik. Bu amaçla ifade edilmiş bu kısa metnin kelimelere dökülüşü resimlerin ortaya çıkışından sonradır. Bu ifade sürecinde aslolan resimdir, sözel olan hiçbir şey resim sürecini ifade edemez, etmesi de gerekmez, Söz konusu olan resimse, sözün sonunda sözü unutup resimlerle baş başa kalmak esastır.”
Metin Kuş, Aralık 2022, İstanbul
İstanbul Gelişim Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi olarak öğretim üyemiz Doç. Dr Metin Kuş’u tebrik eder, başarılarının devamını dileriz.