Güzel Sanatlar Fakültesi - gsf@gelisim.edu.tr

Gastronomi ve Mutfak Sanatları








 Arş. Gör. Emel Çirişoğlu Aşure Günü ve Osmanlı’da Aşure Geleneği Üzerine Değerlendirmelerde Bulundu


İstanbul Gelişim Üniversitesi (İGÜ), Güzel Sanatlar Fakültesi (GSF), Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü öğretim elemanı Arş. Gör. Emel Çirişoğlu “Aşure günü ve Osmanlı’da Aşure geleneği” üzerine değerlendirmelerde bulundu.


Mutfak kültürümüzün önemli bir parçasını oluşturan Aşure geleneksel tatlılarımız arasında yerini almaktadır. Aşure, Muharrem ayının 10. gününde yapılan bolluk, bereket, birlik ve beraberlik duygularını içinde barındıran özel bir tatlıdır. Sadece tatlı olarak nitelendirmek doğru olmayacaktır, aşurenin özel bir geleneği içinde barındırdığını söylemek gerekir. Her yıl aşure günü olarak nitelendirilen günde yapılıp ikram edilmektedir.

Aşure gününe dair çeşitli tarihi olaylar mevcuttur. Bu olaylardan en yaygın inanışa sahip olanı, Nuh peygamberin gemisinin bu günde Cudi dağının zirvesine oturduğu ve bu gemiden inananların kurtulduğu gün olduğudur. Bu inanışa göre, Nuh tufanının bitiminin ardından gemide kalan yolculara gemideki kalan son yiyecekler ile kırk çeşit malzeme ile bu özel tatlı yapılmıştır. Günümüzde aşure geleneği olarak sürdürülmektedir. Ancak aşure gününe dair daha farklı inanışlar da mevcuttur. Bu sebeple aşure sadece Müslümanların yaptığı bir tatlı değil, kökeni çoktanrılı dinlere dayanan eski bir yemek olarak bilinmektedir.

Osmanlı dönemine baktığımızda o dönemde de aşurenin önemli bir yere sahip olduğunu söyleyebiliriz. Aşurenin imarethanelerde yapılıp servis edildiği ve halka dağıtıldığı bilinmekte ve yine o dönemde aşure gününün ayrı bir önem taşıdığına tarihi kaynaklardan ulaşılmaktadır. Sadece Aşure yapımı ve dağıtımı değil, Aşure günü kutlamaları da Osmanlı döneminde önemli bir yer tutmuştur. Osmanlı dönemine ait yazılı eserlerde de sarayda tatlı çeşitleri arasında yer aldığı görülmektedir.

Kutsal tatlı çorba olarak nitelendirilen aşurede ağırlıklı olarak; buğday, fasulye, nohut ve şeker yer almaktadır. Tadını bozmayacak kadar da tuz eklenir. Osmanlı döneminde hazırlanan aşureler üzerine çam fıstığı, kuşüzümü, nar taneleri serpiştirilerek değerli kaplar ile servis edilirdi.

Sarayda aşure, helvacıbaşı gözetiminde helvahanelerde yapılırdı. Sarayda pişen aşure ilk olarak özel bir tören eşliğinde padişaha sunulur, padişaha sunulmasının ardından saray halkı ve hareme ikram edilirdi. Saray halkından sonra ise halka ve imarethanelere dağıtımı yapılırdı. Osmanlı arşivlerinde; aşure için alınan malzemeler, gerekli pişirme ekipmanları, aşurenin dağıtımı, aşure geleneğinin sürdürülmesi, aşure pişiren aşçılar, aşurenin yapım şekilleri gibi bilgilere rastlamak mümkündür. Bir tören tatlısı olarak da ifade edilebilecek olan aşurenin Osmanlı’da süzme, taneli ve sütlü olmak üzere üç farklı şekilde yapımı bulunmakla birlikte, en çok süzme ve taneli olarak yapıldığı bilinmektedir. Osmanlı döneminde aşurenin tüketimi sadece Muharrem ayında değil, özel günlerde ve belirli aralıkla yapılıp imarethanelerde dağıtılmaktaydı.

Aşure, Osmanlı döneminde önemli ve kutsal bir tatlı ve gelenek olarak yerini almıştır. Saray halkı ve padişahlardan halka kadar uzanan bir köprü olarak birlik ve beraberlik duygularını, sosyal hayatı canlandıran değerli bir unsur olmuştur.

Yararlanılan kaynaklar:

Açıkgöz Ünyay, Fatma. (2019). Osmanlı Sarayında Aşure Yapımı ve Dağıtımı (XVIII.-XIX. Yüzyıllar). Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Velî Araştırma Dergisi.
Işın, Priscilla Mary. (2008). Gülbeşeker Türk Tatlıları Tarihi, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.
Araz, Nezihe, (2000). “Osmanlı Mutfağı”, Hünkar Beğendi-700 Yıllık Mutfak Kültürü,  Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları.