Güzel Sanatlar Fakültesi - gsf@gelisim.edu.tr

İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı








 İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü 1. Sınıf Öğrencimiz Suat Akyel’in Kitabı “Kaçış” Çıktı!


İstanbul Gelişim Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü 1. sınıf öğrencimiz Suat Akyel’in Doğrudan Yayıncılık’tan çıkan “Kaçış” adlı kitabı satışa sunuldu.


Öğrencimiz, yazarlık serüveni ve ilk eseri olan Kaçış isimli romanı hakkındaki sorularımızı yanıtladı.

İlk okuduğun kitap neydi? Senin için özel bir anlamı var mı, varsa nedir?

Mürvet Sarıyıldız’ın kaleme aldığı İki Minare Arası Aşk: Mihrimah ile Sinan adlı kitabı ilk anımsadığım kitap diyebilirim. Hayranı olduğum Mimar Sinan isminin geçmesi dikkatimi kitaba vermişti. Yazarın, Sinan’ın Mihrimah’a olan aşkını böylesine sade ve yalın bir dille kağıda dökmesi beni hayli etkilemişti.

Kitaplara ve yazmaya yönelik merakın ne zaman başladı?

İlk okul sıralarında sadece bir hayal olarak gördüğüm yazmak eylemi birkaç sene evvel ciddi anlamda başladı. Ancak itiraf etmeliyim ki kitap okumaya çok geç yaşta başladım. Bu benim için oldukça üzüntü verici bir konuydu. Çünkü kitapların büyüsünü geç tanımak bir insan için verilmiş en acı olay diyebilirim. Düşük bir meblağ ile dünyanın hiç bilmediğiniz bir yerine, hiç tanımadığınız bir insanın hayatına veya gerçekte asla olamayacak bir olayın gerçekliğine tanık olmak fevkalade bir his yaratıyor insanda.

Yazar olmaya nasıl karar verdin?

Yazar olmayı, olabilmeyi sadece kelimeleri bir araya getirerek olunacak bir durum olarak görmüyorum. Hal böyle olsaydı her paragraf yazan insanı yazar diye sıfatlandırmak gerekirdi. Kendimi asla bir yazar olarak görmeyeceğimi söylemek isterim. Yazarlık bence yıllar öncesinde bitmiş bir kutsallık. Ben ve benim gibi yazmaya gönül vermiş insanların da böyle düşündüğünü ön görüyorum. Ben sadece kutsal yazarların eserlerindeki büyüden etkilenen ve kendimde harmanladığımı kağıtlara dökmeye çalışan naçizane bir kalemim diyebilirim.
 
suat akyel kaçış kitabı
İlk kitabın olan “Kaçış”tan bahsedelim. Yazmaya ne zaman başladın? Bize biraz yazım sürecinden bahseder misin?

22 Haziran 2020 de başlayan bu serüven benim için hayli heyecanlıydı. Malumunuz dünyayı esareti altına alan pandemi olayı beni biraz daha kaleme kağıda yaklaştırdı. Aynı zamanda bir sağlıkçı olarak ön cephede savaşan bir asker gibi burun buruna olmak, insanı hem ruhen hem de bedenen hayli yoruyordu. Rahatlığı yazmakta buldum. Nöbetlerden arta kalan zamanlarda kendimi kalemin himayesi altına bırakarak dinlendiriyordum. Bir eserinizin olması, bunu somut bir yapıya dökebilmek tarif edilemez bir duygu. Kendimi ilk olarak doğum masasında tatlı sancılarla kıvranan bir anne gibi ve daha sonrasında da doğumhane kapısı önünde eline bebeğinin verilmesini bekleyen bir baba gibi hissettim hep. Şimdi ise insanların okuyup eleştirmesi benim için çocuğumun emekleyerek büyüdüğüne tanık olmak gibi.

En sevdiğin yazarlar kimler? “Kaçış” romanını yazarken etkilendiğin/esinlendiğin yazarlar oldu mu?

Elbette, Sabahattin Ali’yi okumaya başladığımda yaptığı betimlemelerin, tahlillerin büyüsü beni hayli etkiledi. Peyami Safa gibi ağır bir kalemi tatmanın ise ufkumu hayli açtığını söyleyebilirim. Beni etkileyen birçok yazar var ancak bunları sıralamak mümkün değil. Başlıca bu iki yazarı söyleyebilirim.

Kitapta melankolik psikoloji tahlilleri, insanın kendinden suni kaçışı gibi olgular üzerine şekillenen bir kurgu olduğunu biliyoruz. Bunu biraz detaylandırır mısın?

Tabii. Her insanın muhakkak yaşadığı duygu olan “aşk”ın –bunun illa bir insana olduğunu belirtmiyorum. Dünya insan için yaratılmış ve insan dünyada yaratılmış olan her şeye aşık olabilir düşüncesindeyim- insandaki hüzün penceresini ele almaya çalıştım. İnsanın camı kırık bir pencereden baktığını, kırık olanın sadece cam olduğunu, baktığı manzaranın etkisini kaybetmediğini ve kaybetmeyeceğini kurgulamaya çalıştım. İnsandaki kaçışın sadece kafasında kurduğu bir düşünce olduğunu ve zamanla asla yarışamayacağını, savaşamayacağını ele almaya çalıştım. İnsan kendinden kaçtığı gibi kendine teslim olmayı da bilmeli düşüncesindeyim.
Bir iç mimarlık ve çevre tasarımı bölümü öğrencisi olarak yazarlık kariyerinden bahseder misin? İç mimarlık mesleğin ile yazarlık serüveninin kesiştiği, birbirini beslediği noktalar var mı?
Her zaman kendime söylediğim bir söz var, dünya çapında bir mimar olsam dahi kalemimle tanınabilmek isterim. Bu durum beni daha çok mutlu eder. Çünkü yapacağım projelerde kalemimden bir şeyler aktarabilmeyi çok isterim. Mesela bir rengi seçerken o sırada aklıma yazdığım ya da yazacağım şiirlerden birkaç dize gelsin. Veyahut kitabımdan altı çizili birkaç kelime…

Son olarak, çok yönlü ve kendini farklı alanlarda geliştiren biri olarak, İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı bölümünde okuyan arkadaşlarına ne gibi tavsiyelerin olur?

Öncelikle insanlardaki şu düşünceyi kendimce kınıyorum: “İnsan tek bir işle uğraşmalı, kendini tamamıyla ona vermeli”. Bu cümlelerden oldum olası hoşnut olmamışımdır. Çünkü bu kendini sınırlamaktır. Hayallerin sınırı olmaz. İnsan ne iş yaparsa yapsın muhakkak bir şeylerden etkileniyor. Sadece bunu kendine itiraf etmekte zorlanıyor olabilir. Bir kitap, şiir, renk, insan, ağaç… Canlı cansız ne varsa, hayallerimi ne genişletecekse ben o işi kendime harmanlayacağım, o konuda da geliştireceğim. Müstakbel meslektaşlarıma söyleyeceğim şudur ki, gelin hayal kuralım, hayallerimizle dünyayı güzelleştirelim.

Öğrencimizi tekrar tebrik eder, başarılarının devamını dileriz.